Adıyaman’da 4. gün: Çocuklarımı deprem değil devlet öldürdü
Serkan Alan – Ceren Bayar
ADIYAMAN – Adıyaman’da depremin dördüncü gününde arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Ancak umutlu bekleyiş yerini öfkeye bıraktı.
İlk üç gün kentte yaşanan trafik kaosu kısmen kontrol altına alınırken, arama kurtarma çalışmalarının arttığı görüldü. Ancak enkaz altında kalan yakınlarını kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışan çok sayıda insan var.
Kurtarma ekiplerinin ikinci günün sonunda kente ulaştığını belirten depremzedeler, ilk iki gün enkaz altından gelen seslerin kesildiğini söyledi.
Öte yandan kente gelen çok sayıda yardım malzemesinin dağıtımı sürerken, çadır ve konteyner ihtiyacı da tam olarak karşılanamadı.
‘BABAM SOĞUKTAN YAPTI, YARDIMA GELMİYORSUNUZ’
Annesi ve babası enkaz altından ölü olarak çıkarılan ve araç gelmediği için annesinin cenazesini kaldıramayan kadın sınırda kriz geçirerek, “Yağmurda kaldılar, kimse yardım etmedi. Nasıl oluyor?” Olacak mı? Annemle babam soğuktan öldü, küçük yeğenim soğuktan öldü. Hiçbiriniz yardıma gelmediniz” dedi.
‘ÜÇÜNCÜ GÜN SESLER ALINDI’
Kırklareli’nde bir müteahhitlik firmasında taşeron olarak çalışan Abdullah Akbaş, sarsıntıyı bir arkadaşı aracılığıyla öğrendiğini, enkaz altında iki çocuğu ve eşinin olduğunu söyledi. Oğlu enkazdan canlı olarak çıkarılan Akbaş, “Eşim ve oğluma direkt ulaşım sağlamaya çalıştım. ulaşamadım Bu sefer akrabalarımı aradım. Adıyaman tamamen öldü” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“AFAD geldi. ‘Hayır gelir, hayır gider’ diye düşünemedim. Firmamızın Urfa’da şantiyesi bulunmaktadır. Eniştem ‘Elle kazmakla bu iş olmaz’ deyince saat 00:04’te arkadaşımı aradım. Hemen bir makine istedim. Urfalı bir arkadaşımı en son saat sekizde aradığımda makine buraya saat 10.00’da indi. Benimkine bak, hala sarsıntının dördüncü günündeler. Üçüncü gün sesleri duyuldu. O makinelerle 15 kişiden 10’u kurtuldu. Onlar da bizim ruhumuz. Bizim için ne büyük bir zevk.”
‘İNSAN UTANIN’
“Dün delirme noktasına geldim. Böylesine büyük bir koordinasyonsuzluk yaşandığına dikkati çeken Akbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Valilikte yine ağladım. En sonunda küfür edecek seviyeye geldim. Bu deprem çocuklarımı öldürmedi. Çocuklarımın sesleri geliyordu. Gruplar çocuklarımın seslerini dinledi. Vinç gelmedi. Bekledik. Valiye söyledim. Deprem çocuklarımı öldürmedi, sen öldürdün, devlet öldürdü. O kadar da ayıp değil. Hala buradalar. Bir oğul, kız, eş hala burada. İnsan utansın. Kamyonlar yan yatıyor. Her taraftan makineler geldi ve koordinasyonsuzluktan gönderemiyorlar. AFAD bize ‘Git demeden gidemeyiz’ diyor. Şimdi ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Hala bekliyoruz, yorulduk. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Öyle bir şey yok.”
‘SİZSİZ VALİNİZ NE OLMAZ’
3 çocuğu ve torunu enkaz altında kalan depremzede, “İş yapılmadı. Hepsini boşuna bıraktılar. Kendi gücümüzle kurtaramadık. Araçları çeviriyoruz, çeviriyoruz onlar da çeviriyor” dedi. Git başka yere ‘Yavrum ses çıkarıyor’ dedim, kendimi önlerine attım.’ Ya siz gün valisi olsaydınız. Bugün valinin günü mü? Bugün torpido günü mü? Bugün hayatın günü” dedi.
“VİNÇLERİN ÖNÜNE ATTIK KENDİMİ, DURMAK OLMADI”
Oğuz Erdil, depremin üzerinden 4 gün geçtiğini ve bugün kurtarma ekiplerinin cesetleri enkazın altından çıkardığını belirterek, “İkinci gün içeride gürültü olduğunu söylememize rağmen kimse gelmedi. Kimseye, araçlara, vinçlere ulaşamadık. İkinci gün içini canlı canlı çıkarabildik. Ses veriyorlardı” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Hatta depremin ikinci günü bu binada arayıp ‘Enkaz altındayım’ diyen 30 yaşındaki yeğenimi bile çıkardık. Cenazesini mezardan çıkardık. Zamanında ulaşmış olsaydı, onu güvenli bir şekilde çıkarabilirdik. Şu anda perişan durumdayız. Şimdi sadece cesetlere ulaşmaya çalışıyoruz. Cenazemizi mezarlığa götürecek araç bulamıyoruz. Depremin ikinci günü ‘içeride canlı var’ diyerek yoldaki vinçlerin önüne uzandım. Vinç operatörü ‘Valiliğin onayı olmadan kesinlikle boşaltamayız’ dedi. Valiliğe gidiyoruz kimseye ulaşamıyoruz. Belediye başkanı bile ‘Belediyeden bir eleman alıp gidin’ diyor. Çalışanı nerede bulacağız? Ben bu yolda öldüm. Operatör durmadı üzerime sürdü. O vinç burada dursaydı 30 yaşındaki çocuğu canlı çıkarabilirdik.”
‘İNSANLIK BURAYA YAPTI, ADIYAMAN TÜRKİYE HARİTASINDA HAYIR OLMADI’
Adıyaman’da enkaz başında yedi akrabasını bekleyen Esra Taş, deprem sonrası yaşadıklarını anlatarak, “Akşam enkaz alanına ulaştığımızda saat akşam 16.00’dı. Vardığımızda burada en az 200 kişi vardı ve elleri bağlı öylece bekledik. Kendi imkanlarımız ile iletişime geçtik. Abdullah’ın abisini aradık. Yetkilileri aramaya çalıştık. Bu süre zarfında kimseyle görüşemedik” dedi.
“İster il güvenliğimiz olsun, ister il sağlığı olsun, kendimi defalarca yardım kuruluşlarının, TOMA’ların önüne bile attım. Çünkü ses vardı. Zaman kaybedildikçe bu ses oranı azaldı” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Saat 10’da geldik. Sabaha kadar halk olarak çalıştık. İkinci günün sonunda bunu yayınlayacak tek bir resmi araç veya kurum bulamadık. Halkla birlikte kurumlara yürüdük ama engellendik. Ben yokum. Ben yalvardım. Burada bir ses var, dedi. ‘Aracımız var ama teknik elemanımız yok. Lütfen bize yardım et. Beş dakika sonra on dakika sonra geleceğiz diyerek gittiler ve gelmediler. İkinci günün sonunda yardım geldi. Sosyal medyadan yetkililere haber vererek. Diyarbakır, İzmir, Ankara’dan arkadaşlar arayarak. Şarjımız yoktu, konuşamazdık. Elektrik yok, su yok. Su bile ikinci günün sonuna kadar gelmedi. Bu değerlidir. Çünkü burada hayat var.”
‘BİRİSİ KENDİNİ SORGULAMALI’
Depremin merkez üssü Adıyaman olmamasına rağmen can kaybının çok yüksek olduğunu belirten Taş, “Depremin merkez üssü burası olmasa da ölüm oranı yüksekse birileri kendini sorgulamalı. İnsanlık burada öldü. Adıyaman Türkiye haritasında sayılmaz.Ben olaya insan gözüyle bakıyorum.İlk yardım belli yerlerde.Yoğunlaşmış durumda” dedi.